4 Aralık 2013 Çarşamba

Karmakarışık

Karina evin tüm odalarını tek tek dolaştı, acaba birşey unutmuş muydu, hayır, herşey yerli yerindeydi. Bırakılması gerektiği gibi. Çantasını alıp çıkıp gidenlere, bunu nasıl yaptıklarına şaşarak bakardı eskiden. Ama şimdi kendisi aynı durumdaydı, istediğinden değil, öyle olması gerektiğinden.

Ne hayaller ile gelmişti bu kasabaya, yağışlı, karamsar havasına, sıkıcı, soğuk insanlarına rağmen. Çünkü onun bir amacı vardı, daha doğrusu hayal ettiği bir yaşam. Yine hayaller diyordu işte, halbuki onlar sadece düşkırıklıklarını arttırıyordu. Artık inanmak istemiyordu hayallere, anı ve günü yaşamak, kötü veya iyi yaşamın ona getirdiklerini karşılamak, gerçekci olmak gerektiğine karar vermişti. Belki yıllardır döktüğü gözyaşları böyle dinerdi. Belki doğru olan buydu.

Başkalaşmıştı bu kasabada, eskiden ne ise tersini yapmış, zıttı olmuştu. Yıllardır istediği bu muydu, öyle olduğunu düşünmüştü, ama şimdi bunun doğru olup olmadığını bile düşünmek istemiyordu, sadece kaderini yaşamak istiyordu.


İşte kendilerine benzetmişlerdi sonunda, havası gibi karamsar, insanları gibi asık suratlı, uzak biri olup çıkmıştı. Ondan arkasına bakmadan çantasını alıp gitmesi gerekiyordu. Öğreniyordu hem eşyalara bağımlı olmamayı bu şekilde. Dolaptaki şu elbiseler, ayakkabılar olmasa, büfenin üzerindeki vazoyu yanına almasa ne eksilecekti ondan. Ne katmışlardı ki, ne gitsin yokluklarında.

Tek tek odaları dolaşırken, hafızasına oralarda ki mutlu anılarını kaydetmeden duramadı ama, böyle romantik, duygusal hareketlerden vazgeçemiyordu işte.

"Tamam" dedi kendi kendine, "artık hazırım gitmeye, çıkınca bir daha buraya dönemeyeceğimi bile bile".

Araba dışarıda bekliyordu, otobüs terminaline kadar bırakacaktı, ondan sonrası geri dönüş. Herşeye bıraktığı yerden de başlayamazdı ki, belirsizlik korkutsa da içini, düşünmemeye çalıştı. "Ne kadarlık ömrün var şu hayatta, düşünme, yürü" diye telkin etti kendini. Midesindeki belirsizliğin getirdiği korku ve heyecan titreşimleri, vazgeçmeyi seçenlerin hissettiği o geçici rahatlama hissine bıraktı. Sakindi evin önünden ayrılırken, ağlamadı hiç...


Dipnot: #blogfirtinasi ödev4, karamsar günüme gelince, "Kafanızdan bir karakter atın ve onun hikayesini yazın" konulu ödev de böyle yağmurlu bir İstanbul akşamüstüsü gibi oldu, hiç yazmayacaktım, pas geçecektim de bugün, denedim yazmayı diyelim :)) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder