Bu Pazar, pastırma yazı günlerinden son bir demdi İstanbul'da, meteorolojinin dediğine göre gerçektende son güneşli, güzel günlerden biri olabilir kış kendini göstermeden. Ben ve kuzenlerim B. ve H. ile birlikte bunu değerlendirelim, değişik bir gün geçirelim, İstanbul sokaklarında turist olalım istedik. Bunun için istikametimiz Taksim oldu. Buluştuktan sonra Cihangir yönünde yürüyüşümüze başladık. Yıllardır Cihangir'e uğramadım, uzun süredir yurtdışında yaşıyor olmamında bunda etkisi var. Ancak magazin sayfalarından takip ettiğim bir mekan olmuştu benim için. Hiç amaçsız, telaşssız yürürken aşağı doğru, yaşadığım şehri yakından keşfetmenin keyfi sardı beni. Kafamı kaldırıp geçtiğim binalara, onların ne hikayeleri olduğuna bakıp düşünürken kendimizi yolun bizi önüne çıkardığı çok kubbeli eski bir binaya gelmiş bulduk. Utanarak söylüyorum burası Tophane-i Amire imiş ve ben ilk defa gelmiş, görrmüş ve haberdar olmuşum :)
Tophane-i Amire ile ilgili merak edip araştırdım, burada bunları tekrar edip sıkıcı olmaya niyetim yok, ama merak ederseniz buradan bilgi almanız mümkün Tophane-i Amire
Günümüzde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'ne bağlı bir Kültür ve Sanat Merkezi olarak hizmet veriyormuş. Biz gittiğimizde de Tek Kubbe içinde bir sergi vardı, teknoloji ile alakalı. Ama tam olarak ne olduğunu maalesef anlamadım, sadece resim çekmeye çalıştım. Çünkü ortam, ışık, mimari büyülü bir hava oluşturmuştu.
Ondan sonra yine sokaklara vurduk kendimizi, yollar bizi nereye götürür diyerek, daldığımız yokuşlardan birinde bu güzel duvar çalışmasına rastladık. Ne renkli değil mi? :)) Böyle sürprizlerle karşılaşabildiğim için dolaşmayı seviyorum İstanbul sokaklarında.
Yolumuza devam ettiğimizde karşımıza binaların arasından Galata Kulesi çıktı, kuzenler daha önce çıkmadıklarından onlar sıraya girdi, ben de oradaki bir çay bahçesinde mola verdim. Yalnız gezmek isteyenlere bir tavsiyem var; mümkünse Pazar gelmesinler, çok kalabalık, çok sıra oluyor. Yukarı çıkmakta inmekte ayrı dert.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder